Yapay zeka devriminin öncüsü OpenAI, sadece geliştirdiği teknolojilerle değil, kurduğu karmaşık finansal ağlarla da gündemden düşmüyor.
Son gelişmelere göre OpenAI, kendisine yakın zamanda milyarlarca dolar yatırım yapan ve 157 milyar dolarlık değerlemeye ulaşmasında kilit rol oynayan risk sermayesi şirketi Thrive Capital’ın çatı kuruluşu “Thrive Holdings”e yatırım yapma kararı aldı. Bu hamle, teknoloji dünyasında giderek daha yüksek sesle tartışılan “döngüsel anlaşma” (circular deal) eleştirilerini yeniden alevlendirdi.
Bu anlaşmanın “döngüsel” olarak nitelendirilmesinin sebebi, paranın şirketler arasında kapalı bir devre içinde dönüyor gibi görünmesi. Thrive Capital, OpenAI’a yatırım yapıyor; OpenAI ise kazandığı veya topladığı bu paranın bir kısmını tekrar Thrive’ın yönettiği bir yapıya veya Thrive’ın portföyündeki diğer şirketlere yatırıyor. Bu durum, kağıt üzerinde her iki tarafın da varlıklarını ve değerlemelerini artırıyor gibi görünse de, dışarıdan bakan analistler için “organik olmayan” bir büyüme şüphesi doğuruyor. OpenAI’ın daha önce de kendi çiplerini üretebilmek veya enerji altyapısı kurmak için benzer şekilde kendi yatırımcılarıyla veya CEO Sam Altman’ın ilişkili olduğu şirketlerle (örneğin Rain AI) ticari ortaklıklara girmesi, bu stratejinin şirketin DNA’sına işlediğini gösteriyor.
Eleştirmenler, bu tür anlaşmaların 2000’li yıllardaki Dot-com balonu sırasında yapılan “gelir şişirme” taktiklerine benzediği uyarısında bulunuyor. Eğer OpenAI, yatırım yaptığı şirketlerden (bu durumda Thrive portföyü) kendi yapay zeka hizmetlerini satın almalarını şart koşuyorsa veya bekliyorsa, bu durum şirketin yıllık gelirlerini olduğundan daha yüksek ve istikrarlı gösteriyor olabilir. Thrive Capital lideri Joshua Kushner ile Sam Altman arasındaki bu sıkı finansal dostluk, OpenAI’ın halka arz (IPO) veya daha büyük bir çıkış (exit) öncesinde değerlemesini maksimize etme çabası olarak yorumlanırken, şeffaflık ve kurumsal yönetim ilkeleri açısından soru işaretleri yaratmaya devam ediyor.
