Opel, tarihindeki en güçlü otomobili olan Grandland Electric AWD’yi büyük bir lansmanla değil, sessiz bir sürprizle tanıttı.
Spor rozetli bir performans canavarı bekleyenlerin aksine, bu güçlü araç Opel Electric AWD bir aile SUV’u olarak sahneye çıktı. Ancak bu “sessiz” duruşuna aldanmayın: 321 beygir gücü ve dört tekerlekten çekiş sistemiyle gelen bu model, Opel’in şimdiye kadar ürettiği en güçlü seri üretim araç konumunda.
Grandland Electric AWD, Stellantis’in başarılı mimarisi üzerine inşa edilmiş. Ön aksta 210 beygirlik, arka aksta ise 111 beygirlik iki ayrı elektrik motoru görev yapıyor. Bu ikili, 509 Nm tork üreterek aracı sadece 6,1 saniyede 0’dan 100 km/s hıza taşıyor. Grandland’ın bu elektrikli versiyonu, performansıyla sadece GSe modellerini değil, markanın tüm ürün gamını geride bırakıyor.
Sürüş modları arasında Eco, Normal, Sport ve özel bir AWD (dört çeker) modu bulunuyor. Opel mühendisleri, sürüş konforu ile performansı dengelemek adına frekans seçici sönümleme içeren özel bir süspansiyon sistemi geliştirdi. Bu sistem, yol durumuna göre otomatik olarak ayarlanarak, düz yolda rahatlık, virajlarda ise denge ve yol tutuş sağlıyor.
Elektrikli otomobillerde en çok merak edilen kriterlerden biri olan menzil tarafında ise Opel iddialı. 73 kWh kapasiteli batarya, WLTP standartlarına göre 500 km’ye kadar menzil sunuyor. Bu da Grandland Electric AWD’yi hem şehir içi hem de uzun yol kullanımı için son derece uygun hale getiriyor.
Tasarım tarafında büyük değişimler yerine akıllı detaylarla yenilik sağlanmış. Yeni sportif ön ve arka tamponlar, karbon fiber görünümlü süslemeler ve iki tonlu 20 inçlik jantlar, hem aerodinamik verimliliği artırıyor hem de modele güçlü bir karakter kazandırıyor. Aracın sürtünme katsayısı 0,278 Cd olarak ölçülmüş; bu da enerji verimliliği için oldukça iyi bir değer.
Ancak aracın en çok tartışılan yönü, üzerinde GSe (Grand Sport Electric) rozetinin olmaması. Halbuki eski Grandland GSe modeli daha düşük güç çıkışına rağmen bu amblemi taşımaktaydı. Opel’in bu sessiz ancak etkileyici modelde sportif markalamasından vazgeçmiş olması, merak uyandıran stratejik bir tercih gibi görünüyor.