Yeni yayımlanan SER Danışmanlık 2025 Ar-Ge ve İnovasyon Raporu, Türkiye’nin bilim-teknoloji ve inovasyon haritasında sessiz ama derin bir dönüşümü gözler önüne seriyor. Özellikle yazılım sektörünün AR-GE personeli istihdamında imalat sanayisini geçmesi, kısa ve uzun vadeli ekonomik ve stratejik sonuçlar bakımından dönüm noktası niteliğinde. Bu makalede, rapordaki verileri güncel resmi kaynaklarla harmanlayarak — nerede durduğumuzu, nasıl bir yol izlediğimizi ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini — bir bütün olarak yorumlamaya çalışacağız.
Ar-Ge Harcamalarında Rekor: 20 Milyar $’a Yaklaşan Seviyeler
Resmî veriler, 2024 yılında Türkiye’nin toplam AR-GE harcamalarının 651,8 milyar TL’ye yükseldiğini gösteriyor. Bu, 2023’e kıyasla ciddi bir artış anlamına geliyor.
Uluslararası karşılaştırmalarda önemsiz görünse de bu seviye, uzun vadede Türkiye’nin AR-GE altyapısının güçlendiğinin bir sinyalini veriyor. Özellikle özel sektörün finansman payının %64,8’e yükselmiş olması, devlet dışı aktörlerin inovasyona yöneldiğini gösteriyor.
Bu artış, kamu fonları ve yükseköğretim kurumlarının katkısından ziyade özel sektörün — büyük ölçüde savunma, teknoloji ve yazılım şirketlerinin — sorumluluğu üstlendiğini kanıtlıyor. Bu anlamda — senin de değindiğin gibi — harcanan paranın niteliği ve AR-GE çıktısının, insan kaynağı ve ticarileşme ile desteklenmesi kritik önemde.
Yazılım Sektörü Zirvede: İnsan Kaynağı ve Şirket Dinamiğinde Yeni Dengeler
Raporun belki de en çarpıcı bulgusu, yazılım sektörünün AR-GE personeli sayısında üretim/imalat sektörünü geride bırakması. Bu, Türkiye ekonomisinde “bacasız sanayi”nin, AR-GE’nin lokomotifi hâline geldiğinin somut göstergesi. Özellikle genç nüfus ve yetenek havuzunun yazılım tarafına kaydığı bu tablo, küresel dijital dönüşümle uyumlu bir evrim olarak okunabilir.
Resmî kaynaklar da özel sektör AR-GE personelindeki artışı doğruluyor: 2024’te Türkiye’de tam zaman eşdeğerli (FTE) AR-GE personeli sayısı 310.473’e ulaşmış durumda; bunun %67.1’i özel sektörde çalışıyor. Bu da demek oluyor ki, AR-GE yalnızca kamu veya üniversiteyle sınırlı kalmıyor — özel sektör, bilimsel araştırmadan uygulamaya kadar sürecin ağırlığını taşıyor.
Yazılım sektörüne yönelim, maaş skalasındaki makasın açılmasıyla da ilişkilendirilebilir. Basın bülteninde yer alan “ortalama maaş 80.000 TL +” ifadesi bu durumu vurguluyor. Bu, nitelikli genç iş gücünü yazılım ve teknoloji şirketlerine çeken önemli bir unsur olabilir ve Türkiye’nin beyin kazanımı (ya da beyin korunumu) açısından stratejik bir kırılma olabilir.
Özel Sektör, Devlet Teşviği ve İnovasyon Ekosisteminin Dönüşümü
Özel sektör AR-GE harcamalarının artmasında devletin dolaylı teşvikleri büyük rol oynuyor. Gerçekten de 2024 yılında AR-GE’ye yönelik vergi teşvikleri 105,9 milyar TL’ye yükseldi. Bu destekler, şirketlerin AR-GE’ye ayırdığı bütçenin önemli bir kısmını oluşturuyor ve Türkiye’nin bu alanda attığı en somut adımlardan biri olarak nitelenebilir.
Ayrıca, devletin uzun vadeli vergi indirim politikaları ve SGK prim destekleriyle AR-GE ortamını desteklemesi, özel sektörün inovasyona yönelmesini — savunma sanayi, yazılım, teknoloji şirketleri — teşvik ediyor. Bu da yalnızca bir AR-GE artışı değil; aynı zamanda bir inovasyon kültürü ve sürdürülebilir teknoloji ekosistemi inşası anlamına geliyor. Bu doğrultuda, özel sektörün finansman gücü ve devlet desteğinin dengesi kritik görünüyor.
İmalat Sanayiinde Yatırım İştahı Durgun — Bu Neden Önemli?
Ancak her şey parlak değil. Rapor, imalat sanayiindeki “yatırım iştahı”nın son 5–6 yılın en düşük seviyesinde olduğunu gösteriyor. Kurulu kapasite raporlarında artış olsa da, yeni Yatırım Teşvik Belgeleri başvurularında belirgin bir düşüş var. Bu da demek oluyor ki; mevcut kapasite korunuyor, ama yeni yatırımlar, özellikle yüksek ve orta-yüksek teknoloji alanlarında geriliyor. (Bülten) Bu tablo, uzun vadede sanayi üretimi ve teknoloji üretim kapasitemizin sınırlı kalabileceğine dair uyarı niteliğinde.
Bu durumu, akademik bir perspektiften ele alan bir çalışma da önemli uyarılar getiriyor: Özellikle ağır sanayi ve imalat üretiminin gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) üzerindeki etkisi hâlâ yüksek; fakat AR-GE ve inovasyon odaklı yazılım-teknoloji dönüşümü, sanayi üretiminin katkısını uzun vadede gölgede bırakabilir.
Patent, Fikri Haklar ve Bilimsel Yayınlarda Artan Hız
Basın bültenine göre, Türkiye’de patent başvuruları bu yıl 10.200’ün üzerine yaklaşmış; bilimsel yayınlarda ise son 10 yıldaki artış hızı ile OECD ülkeleri arasında ilk sıralara yerleşmiş durumda. Bu trend — yalnızca finansman ya da insan kaynağı değil — aynı zamanda bilimin ticarileşmesine, bilgi birikiminin ürüne dönüşmesine dair umut veriyor.
Resmî AR-GE istatistikleri, AR-GE personelinin eğitim düzeyinin de yükseldiğini ortaya koyuyor; doktora ve yüksek lisans seviyesinde nitelikli iş gücünün artışı, bu çıktıları destekleyecek en önemli unsur.
Ne Anlama Geliyor? — Türkiye’nin Teknoloji Ekosisteminde Dönüşüm
Özetle, Türkiye bugün iki önemli kırılmanın eşiğinde: Bir yanda yazılım ve teknoloji odaklı “bacasız sanayi” yükseliyor; diğer yanda geleneksel imalat sanayii yatırım açısından durgunlaşıyor. Eğer bu trendler devam ederse, önümüzdeki 5–10 yılda Türkiye’nin katma değeri yüksek, teknoloji temelli sektörlerde rekabet gücü artabilir. Ancak bu değişim, yalnızca yatırım ve kişi sayısıyla değil; kalite, ticarileşme, ihracat, sürdürülebilir AR-GE stratejileri ile desteklenmeli.
Devletin teşvikleri, özel sektörün dinamizmi ve nitelikli insan kaynağının bir araya gelmesi gerekiyor. Özellikle yazılım, yapay zekâ, savunma, ileri teknoloji üretimi, biyoteknoloji gibi alanlarda — raporda da işaret edilen — beyin göçünün önüne geçilmesi ve stratejik yatırımların artması şart. Bugün 20 milyar $ sınırına dayanan AR-GE harcamasının, 2030’lara gelindiğinde çok daha anlamlı bir katma değere dönüşmesi mümkün — yeter ki bu kaynak bilinçli ve stratejik kullanılsın.
Politikaya ve İş Dünyasına Tavsiyeler
- Teşviklerin devamı ve genişletilmesi — özellikle KOBİ’ler, yazılım ve yüksek teknoloji girişimleri için cazibenin artırılması.
- İmalat sanayinde yatırım teşviklerinin yeniden gözden geçirilmesi — yeni kapasite değil, yenilikçi ve ileri teknoloji üretimine yönelim teşvik edilmeli.
- İnsan kaynağı ve nitelikli iş gücünün korunması: Beyin göçünü engelleyecek, kariyer imkânı ve ücret dengesi sağlayacak politikalar gerekli.
- Patent, fikri haklar, teknolojik ticarileşme ve yüksek katma değerli üretime odaklı AR-GE projelerine öncelik verilmesi.
- Şeffaf veri paylaşımı ve düzenli izleme — kamu, özel sektör ve üniversite iş birlikleri ile AR-GE çıktılarının performansı ölçümlenmeli.
Netice itibarıyla: 2025, Türkiye için bir milat olabilir. Yazılım ve teknoloji odaklı kalkınmanın temelleri atılıyor. Ancak bu kalkınmanın kalıcı olması; yatırım, insan kaynağı, teşvik ve stratejik vizyonun bir arada sürdürülmesine bağlı.

