Sigorta sektörü yıllardır riskten kaçınan, değişime mesafeli bir yapıya sahipti. Ancak yapay zeka, bu durağan yapıyı radikal biçimde dönüştürüyor.
Risk hesaplamalarından müşteri ilişkilerine kadar sektörün her noktasına temas eden yapay zeka, sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda bir strateji haline geliyor. Fakat bir gerçek açık: Her şirkette yapay zeka var diye herkes başarılı olmuyor. Yapay zekâyı içselleştiren, onu iş süreçlerinin özüne entegre eden kurumlar, fark yaratıyor. Yani mesele yeni teknolojiyi satın almak değil, o teknolojiyi nasıl kullandığın.
En büyük değişim ise hasar süreçlerinde görülüyor. Eskiden evrak yükü ve bitmeyen telefon trafiğiyle haftalar süren hasar dosyaları, artık yapay zekâ ile saniyeler içinde sonuçlandırılabiliyor. Örneğin Lemonade, 2021’de başlattığı sistemle hasar dosyalarının üçte birini yalnızca 3 saniyede sonuçlandırıyor – üstelik tamamen otomatik şekilde.
ABD’de faaliyet gösteren bir seyahat sigortası şirketi, manuel sistemlerden kademeli olarak otomasyona geçti ve yılda 400.000 hasar talebinin %57’sini dijitalleştirdi. Bu geçiş, sadece hız değil; aynı zamanda doğruluk da getirdi. İnsan hatalarının %30’a kadar azaltılması, hem maliyetleri düşürüyor hem de müşteri memnuniyetini artırıyor. Eksperler ise artık evraklarla uğraşmak yerine, empati gerektiren karmaşık davalara odaklanabiliyor.
Risk hesaplamalarında da yapay zekâ devrim yaratıyor. Telematik verilerden kredi puanlarına kadar, devasa verileri saniyeler içinde analiz ederek sigortalılar için daha adil ve kişiselleştirilmiş poliçeler sunuyor. Zurich gibi şirketler, bu teknoloji sayesinde risk tahmin doğruluğunu %90’a kadar yükseltebiliyor.
Yapay zeka sayesinde sigorta artık sadece geçmişe değil, geleceğe de odaklanıyor. Siber saldırılar veya iklim krizine bağlı riskler gibi dinamik tehditler, anlık analizlerle öngörülebiliyor.
Ancak yapay zekanın etkisi sadece back-office süreçlerle sınırlı değil. Chatbot’lar sayesinde müşterilere 7/24 destek sunuluyor. Bu sistemler, zamanla öğreniyor, gelişiyor ve kişiye özel çözümler öneriyor. Örneğin, poliçesinin yenilenme zamanı gelen bir müşteriye hatırlatma gönderebiliyor veya sürüş alışkanlıklarına göre sigorta önerisi sunabiliyor. Bu tür kişiselleştirme, müşteri sadakatini ciddi şekilde artırıyor.
Ayrıca, yapay zeka dolandırıcılık konusunda da son derece etkili. İnsan gözünün kaçırabileceği anormallikleri tespit ederek, dolandırıcılık kaynaklı kayıpları %40’a kadar azaltabiliyor.
Bütün bu dönüşümün ardındaki bir diğer önemli faktör ise düşük kodlu (low-code) platformlar. Bu sistemler, yazılım geliştirme becerisi olmayan çalışanların bile kendi ihtiyaçlarına özel uygulamalar geliştirmesini sağlıyor. Üstelik bu yenilik hızı, güvenlikten ya da regülasyonlardan taviz vermeden sağlanıyor.