IBM Türk bulut lideri Mehmet Tektaş

Kısa süre önce yapılan bir IBM araştırmasının sonuçları, şirket içi olağanüstü durum kurtarma çözümü uygulayan şirketlerin ancak yüzde 50’sinin test koşullarında hedeflerine başarıyla ulaşmış olduğunu gösteriyor. Araştırma aynı zamanda, yalnızca bir saatlik altyapı kesintisinin maliyetinin ortalama 1 milyon ABD Dolar tutarında olabileceğini gösteriyor.

Bu nedenle, bugünlerde bilgilerin güvenliğinin sağlanması en önemli önceliği oluşturuyor ve bundan kısa bir süre önce yapılan farklı bir araştırmanın sonuçları, bir olağanüstü durum sırasında veri kaybı yaşayan kuruluşların yüzde 93’ünün iki yıl içerisinde iflas ettiğini gösteriyor.

Geleneksel kendin yap türü yedekleme faaliyetleri artık günümüzde yeterli değil. Ayrıca, bu tür yedeklemelerin maliyeti yüksek ve değerli kaynakları tüketiyor. Neyse ki, gider ve kaynak sorunları bulut teknolojileri sayesinde aşılabiliyor.

IBM_Mehmet_Tektas

Buna rağmen şirket dışı olağanüstü durum kurtarma çözümleri oldukça mantıklı. Öncelikle yedeklenmiş olup olmadığı fark etmeksizin olağanüstü bir durum sırasında veriler şirket içerisinde ne kadar güvende olabilir? Örneğin, tüm parayı ya da birikimleri aynı ev içindeki farklı kasalara konsa ve ev yansa, yedekten kurtarma olanağı kullanılmaz hale gelirdi. Şirket dışı veri barındırma seçeneği, tek kelimeyle daha iyi güvence sağlıyor.

İkinci olarak, iş yerinde barındırılan geleneksel manyetik bant tabanlı yedekten kurtarmanın yönetilmesi karmaşık, çok zaman alıyor ve gereksiz. Bulut üzerindeki bir çözümle, veriler merkezi olarak ve kolaylıkla işleniyor. Ayrıca, çalışanlar doğası gereği zahmetli olan manuel olağanüstü durum kurtarma denetimlerinden kurtuluyor. Evet, tetikte olmak ve sürekli olarak verileri izlemek kritik önem taşıyor, ancak artık bunun tam zamanlı bir iş olması gerekmiyor.

Üçüncü olarak bu yolla şirketler aksaklık süresi maliyetini asgari düzeye indirgemiş oluyor.

Bulut tabanlı bir çözümle, bu riskler önemli ölçüde azalıyor ve operasyonlar çok daha yönetilebilir bir maliyetle gerçekleştiriliyor.

Buna göre, bir genel bulut yapısının gerçekte sahip olduğu esneklik, insanların bu konuda geriye kalan tek endişesini oluşturuyor ve aslında bu, endişe edilmesi gereken bir konu değil. Bu, daha çok mimari gereksinimlerinin geleneksel veri esnekliği mimarisinden farklarını anlamakla ve ardından hangi bulut modelinin kuruluşa en uygun olduğunu belirlemekle ilgili. Şirketler belirli gereksinimlerini saptadıktan sonra, durumu mükemmel biçimde karşılayan bir bulut modelini başarıyla uygulayabilirler.

Sonuçta bu doğru şekilde yapılmadığında, tüm organizasyon riske atılmış oluyor. Günümüzün sürekli olarak hareket içerisinde olan dünyasında, şirketlerin yüzde 71’inden fazlası üç saatten daha az süren aksaklık süresini tolere edebileceklerine inanıyorlar. Veriler giderek daha yaygın hale geldikçe, ilgili maliyetler de artmaya devam ediyor.

DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN KRİTİK PARÇASI; VERİYE KESİNTİZ ERİŞİM